En eski medeniyetlerin kurulduğu “Mezopotamya”nın kuzey sınırı olan Diyarbakır ilimizin tarihi, çok eski devirlere uzanmaktadır. ‘Çayönü Tepesi’ kazılarında, dünyanın en eski köy yerleşimlerinden birisi bulunmuştur. Hurri-Mitanni Krallığına ait olan bölge, zaman zaman Babil ve Asurlular arasında (M Ö 1400) el değiştirmiştir. Bölgede birçok medeniyet yaşam sürmüş ve 1240’ta Anadolu Selçukluları Diyarbakır’ı almışlardır.
Anadolu’da İslam kültürüyle en erken karşılaşan yerlerden biri olan kent Hz. Ömer (639-661) ve Emevilerle (661-750) başlayan süreçte Şeyhoğullan, Hamdaniler, Büveyhoğulları, Mervaniler, Büyük Selçuklular. İnalloğullan, Nisanoğulları, Suriye Selçukluları, Artuklular, Eyyubiler, Akkoyunlular ve en son olarak da Osmanlı lafın hakimiyeti altına girmiştir.
Diyarbakır; Anadolu’da binlerce yıldan beri birçok medeniyetin canlı izlerini taşıyan bir tarih, kültür ve sanat hâzinesidir. Tarih, kültür ve sanat değeri bu derece yüksek olan bölgede, her medeniyetin kendi inanç ve kültürleri doğrultusunda birçok yapı oluşturulmuştur. Başta Roma. Bzans, Arap. İslam. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait son derece güzel ve birer sanat eseri olan burçları, kaplan, kabartma ve figürleri yan yana görmeyi mümkün kılan surları olmak üzere birçok mimari eser bulunmaktadır.
Bu eserler arasında; Saraylar, medreseler, külliyeler, kral mezarları, şifahaneler. camiler, konaklar, su kemerleri, köprüler ve daha birçok yapıları ve bu yapılarda ifade edilen, bir bütünün halkaları olan her döneme ait kendine öz islemeleri, motifleri, bezemeleri ve bunların oluşumunda kullanılan taş işçilikleri, tuğla kerpiç, demir, ahşap, halı… vs. objeleri saymak mümkündür.